“Ruhumuzun Kur’an, zikir ve duaya ihtiyacı var”
Kur’an Nesli Platformu Marmara Koordinatörlüğü, İstanbul Şişli’de “Hayat Namazla Güzeldir” sloganıyla bir seminer düzenledi. Marmara Koordinatörlüğü’nün Beyoğlu temsilciliği tarafından Yayla Cami Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere, çok sayıda vatandaşın yanı sıra, bölgede ikamet eden Afrikalı gençler de katıldı.
Seminere konuşmacı olarak katılan Araştırmacı Yazar Ahmet Bulut, “Bedenin yemeye-içmeye ne kadar ihtiyacı varsa ruhumuzun da Kur’an’a, zikre ve duaya o kadar ihtiyacı vardır.” dedi.
Allah’u Teâla’nın müminleri ezanla birlikte namaza davet ettiğini hatırlatan Bulut, “Davete icabet etmemekle kimi reddetmiş oluyoruz? Kardeşlerimiz sosyal medyadan yazmışlardı. Bugün için sözleştik. Eğer sözümde durmayıp buraya gelmeseydim hakkımda çokça hüsnü zanda bulunulsaydı bile karşıma kocaman bir soru işareti konulurdu. Mazeret bildirmeden gelmeseydim zihninizde çok soru işareti dolanacaktı. ‘Biz adamı davet ettik ama o bizi adam yerine koymadı.’ diye ardımdan konuşulurdu. Ben de olsam aynı şeyi düşünürdüm.” diye konuştu.
Bulut, “Dünyaları verseler vermeyiz bir gözümüzü, iki gözü bize verene neden secde etmeyiz? Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.’ deriz de sayamayacağımız kadar nimetleri veren Rabbimiz bizi namaza davet ettiğinde bahane uydururuz.” şeklinde konuştu.
“Rabbimizi yeterince tanıyabilseydik iki elimiz kanda da olsa asla namazı terk etmezdik”
Namaz ile ilgili bir hoca ile yaşadığı hatırayı aktaran Bulut, “Bizim Ilgaz müftüsü vardı. ‘Bizim Anadolu’da 40 yaşında akıl baliğ oluyorlar.’ derdi. ‘Bu biraz abartı değil mi?’ diye sorunca ‘Ahmet kardeşim, her akıllı Müslüman kadın ve erkeğe 15 yaşında namaz farz değil mi? Bizim buradakiler namaza anca 40 yaşında başlıyorlar. Demek ki anca akıl baliğ oluyorlar.’ diye cevap verdi. Bizi çağıranın Rabbimiz olduğu bilincinde olsak ve rabbimizi yeterince tanıyabilseydik iki elimiz kanda da olsa asla namazı terk etmezdik. ”diye konuştu.
“Bedenimiz, yeme-içmeye ihtiyaç duyduğu gibi ruhumuz da dua ve zikre ihtiyaç duyar”
İlkokula giden çocuklara namaz semineri vermek için bir okula gittiğini ve orada bulunan çocuklara ilk defa “Namaz denince aklınıza ilk gelen şey nedir?” sorusunu sorduğunu belirten Bulut, “Ben çocuklardan çocukça cevaplar bekliyordum ama hadisler havada uçuştu. Birisi dinin direği, öteki müminin miracı bir diğeri gözümün nuru, diye cevaplar verdiler. En son içlerinden birisi ‘Hocam namaz denilince aklıma abdest geliyor. Abdest olmasa namaz kılmak kolay ama abdest olunca çok üşeniyorum.’ dedi. Ardından bir kız çocuğu da kendisi için abdest almanın zor olduğunu bir teneffüsün yetmediğini söyledi. Son olarak biri çıkıp kitap gibi bir cevap verdi. ‘Hocam, namaz ruhun gıdasıdır.’ dedi. Şu bedenin yemeye-içmeye ne kadar ihtiyacı varsa bizim de ruhumuzun o kadar Kur’an’a zikre, duaya o kadar ihtiyacımız var. Dolayısıyla biz namaz kıldığımızda Allah’a iyilik yapmıyoruz, ruhumuzun ihtiyacını gideriyoruz. Şu bedeni aç bıraktığımızda neler olduğunu biliyoruz. Ruhumuzu aç bıraktığımızda da ya kafayı yiyor ya da kafaya sıkıyoruz.” ifadelerini kullandı.
İsveç’in başkenti Stockholm’da katıldığı bir seminer sonrasında orada bulunan Müslümanların bulundukları şehri çok övdüklerini, Avrupa’nın en iyi şehri olma unvanına sahip olduğunu ifade ettiklerini belirten Bulut, buna rağmen buradaki Müslümanların en çok intihar vakalarının bu şehirde olduğunu da vurguladıklarını ve Stockholm ismi ile bir sendromun da olduğunu vurguladıklarını ifade etti.
Bulut, yaşanan bunalım ve sondromların maneviyatsızlıktan kaynaklandığını ifade etti.